İNTERNET ÜZERİNDEN AÇIKLAMASIZ ŞEKİLDE GÖNDERİLEN PARALARIN YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA HUKUKİ MAHİYETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
KANUNİ DÜZENLEME VE YARGITAYIN BAKIŞ AÇISI
İnternet bankacılığı vasıtasıyla gönderilen paralar esasen havale niteliği taşımaktadır. Havale, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 555 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. İlgili maddeler incelendiğinde havalenin bir ödeme aracı olduğu görülmektedir. Nitekim Türk Borçlar Kanunu’nun “Havale Eden ile Havale Alıcısı Arasındaki İlişki” başlıklı 556. Maddesi “Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer.” şeklindedir. Yasa, havale işleminin bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığını karineten kabul etmiştir.
Nitekim Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/8402E. 2023/1199K. Sayılı ilamında “6098 Sayılı Kanun'un 555 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelik olarak bir ödeme vasıtasıdır. Yani havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleyi yapan kişi, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.” şeklinde tespitte bulunularak havalenin esasen bir ödeme aracı olduğu kabul edilmiştir.
Anılan Yargıtay kararının hüküm fıkrasında ise “…davacı tarafça her ne kadar davalı hesabına borç olarak 25.000,00 Euro gönderildiği iddia edilmişse de, gönderim dekontlarında paranın borç olarak gönderildiğine dair herhangi bir açıklama yazmadığı, yukarıda yer verilen hukuk kuralları gereği havale bir borç ödeme vasıtası olup, mevcut borcun ödenmesi amacıyla yapıldığına dair yasal karinenin mevcut olduğu, davalı taraf dava konusu paraların kendisine gönderildiğini kabul etse de, bunun borç olarak değil davacının isteği üzerine, ticari işlerine katkıda bulunmak ve daha öncesinde kendisi tarafından davacıya gönderilen paraların iadesi amacıyla gönderildiğini beyan ettiği, davacının ise paranın borç olarak gönderildiğini yasal delillerle ispatlayamadığı…” şeklinde karara varılmıştır.
Yine 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/10411E. 2012/16491K. Sayılı ilamında havalenin ödeme aracı niteliğinde olduğu hususu detaylı şekilde izah edilmiştir. Havalenin ödeme aracı niteliğinde olduğu, aksinin iddia eden tarafından ispatlanması gerektiği hususu kararda “Borçlar Kanunu'nun 457 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe ( tıpkı onun özel biçimlerinden biri niteliğindeki çek gibi ), bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini ( havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ) ileri süren havaleci ( muhil ), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. ( Havale kavramı hakkında geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Arif.B.Kocaman. Türk Borçlar Hukukunda Havale, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 2001; Yargıtay'ın bu konudaki uygulamasına örnek olarak: 11. Hukuk Dairesi'nin 28.9.1992 gün ve 1991/1956- 1992/9316 sayılı kararı ).Somut olayda, havaleci durumundaki davacı, değinilen yasal karine karşısında, davalılara yaptığı dava konusu havalenin, bir borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik bulunduğunu kanıtlama yükümü altındadır. Başka bir ifadeyle, havale kavramından hareketle yapılacak değerlendirmeye göre de, somut olayda kanıtlama yükümlülüğü davacıya aittir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/13492E. 2019/1206K. Sayılı ilamında ise bu husus “Somut olayda davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira kural olarak havale bir ödeme aracıdır. Başka bir ifade ile havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) iddia eden bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla davacı tarafından havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir. Davacının davada delil olarak dayandığı ödeme belgelerinde paranın “borç” olarak gönderildiğine ilişkin bir açıklama yoktur. İspat yükü davacıda olup, bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde ispat külfetinde yanılgıya düşülerek, ispat yükü ters çevrilerek davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir.” şeklinde karar verilmiştir.
Kararlar incelendiğinde, havalenin bir ödeme aracı olarak kabul edildiği açıkça görülmektedir. Hukukun genel ilkesi olan “İddia eden, ispat etmekle yükümlüdür.” İlkesi gereğince, havale yoluyla gönderilen paranın borç ödemesi olmadığını iddia eden kişi, bu iddiasını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda gösterilen delillerle ispat etmekle yükümlüdür. Aksi halde havale şeklinde gönderilen para, borç ödemesi olarak kabul edilecektir.
SONUÇ
Görüleceği üzere 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 555 vd. maddeleri ile emsal Yargıtay içtihatları gözetildiğinde havale işleminin bir borç ödeme aracı olarak kabul edildiği açıktır. İnternet bankacılığı üzerinden para gönderilmesi işlemi de bir havale işlemi niteliğinde olduğundan esasen borç ödeme aracı olarak değerlendirilmektedir. Yargıtay’ın yukarıda atıf yapmış bulunduğumuz farklı dairelerince verilen kararlarında da bu husus vurgulanmıştır. Havalenin bir ödeme aracı olarak kabul edilmesi karşısında, internet bankacılığı aracılığıyla gönderilen paranın borç olarak gönderildiğini iddia eden kişinin bu iddiasını ispat yükü altında olduğu açıktır. İddianın ispat edilememesi durumunda ise havalenin, borç ödemesi amacıyla yapıldığı kabul edilecektir. Dolayısıyla, dava aşamasında ispat zorluklarıyla karşı karşıya kalınmaması adına internet üzerinden gönderilen ve borç ödemesi dışında kalan paraların mahiyetinin, açıklama kısmında “borç olarak gönderilmiştir”, “borçtur”, “bağış olarak gönderilmiştir” şeklinde belirtilmesi hak kaybına uğranmaması açısından son derece önem arz etmektedir.