Hukuki Sorularınız ve Sorunlarınız için Yapay Zekaya güvenilir mi?

Hukuki Sorularınız ve Sorunlarınız için Yapay Zekaya güvenilir mi?


ChatGPT, Gemini, Grok gibi yapay zeka tabanlı programların kullanımı her geçen gün artmaktadır. Hayatı önemli ölçüde kolaylaştıran ve hemen hemen tüm sektörleri etkileyen bu teknolojilerin hukuk alanında etkili olmaması düşünülemez. Nitekim, "Yapay zekaya yazdırdığı dilekçe ile trafik cezasını iptal ettirdi" gibi haberlerleri daha sık görmeye başladık. Evet, yapay zeka sahip olduğu veriler doğrultusunda insanların işlerini kolaylaştırıyor ancak bu yardımlar yapılacak işin niteliği ve şu anın gerçekleriyle ne kadar uyumlu bir haldedir? 

Yapay zekâ, sahip olduğu büyük veri setleri ve dil işleme becerileri sayesinde çeşitli hukuki belgeler oluşturabilir; hatta karmaşık işlemlerde bile bizlere yardımcı olabilmektedir. Ancak burada önemli bir soruyla karşı karşıyayız: Hukuki bir altyapısı olmayan bir kişi, sadece yaşadığı problemi yapay zekâya anlatarak bir dilekçe yazabilir mi? 

Bu sorunun cevabını öğrenmek için yapay zekânın sınırlarına bilmek gerekir. Yapay zekâ sistemleri, mevcut veriler üzerinden örüntüler oluştururak çıktılar üretir. Yani teknik anlamda bu sorunun cevabına evet yapay zeka sözleşme yapabilir denebilir ancak bu sözleşmenin hukuki bir sözleşme olup olmayacağı konusu ise tartışmalıdır. Çünkü hukuk; yorum yeteneği, vicdani kanaat, değişen mevzuatı güncel biçimde uygulayabilme, etik değerlendirmeler yapabilme gibi temel niteliklere dayanır. Yapay zekâ, şu an itibarıyla bu tür özelliklere sahip değildir. Bu nedenle, yapay zekâ tarafından hazırlanmış bir sözleşme şekil olarak doğru görünse bile, hukukuna uygunluğu veya tarafların somut ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladığı gibi önemli sorunlar gündeme gelecektir. Örneğin, özel hükümlerle genel hükümler arasında nasıl bir denge kurulduğu ya da tarafların menfaatlerinin ne ölçüde korunduğu gibi meseleler, yalnızca teknik bilgiyle değil, hukuki tecrübe ve değerlendirme becerisiyle cevaplanabilir.Yapay zekâ bu tür çok katmanlı değerlendirmeleri henüz insanlar kadar kapsamlı şekilde yapamamaktadır. Tabi bir de içtihat bilgisi kısmı var. Güncel Yargıtay kararları veya yerleşik içtihatlar alanında özel olarak eğitilmemiş yapay zekâ sistemlerinin bir çoğunda ya hiç yer almaz ya da eksik ve güncel olmayan bilgilerden oluşurlar. Hatta bazen olmayan yargıtay kararları yazdığı da görülmektedir.  

Peki bu durum neden bu kadar önemlidir?

Hukuk, en temel anlamıyla hakların düzenlenmesi ve korunması işlevini üstlenir; bu işlevini ise büyük ölçüde hukuki belgeler aracılığıyla yapar. Dolayısıyla, hukuki belgeler yalnızca metinlerden ibaret değil, bireylerin hak ve yükümlülüklerini doğrudan etkileyen kritik araçlardır. Bu bağlamda, hukuki bilgiye sahip olmayan bir kişinin kendi başına ya da yalnızca genel bir yapay zekâ yardımıyla oluşturduğu bir sözleşme, ilk bakışta yeterli gibi görünse de ileride ciddi mağduriyetlere yol açabilir. 

Vatandaşların yalnızca yapay zekâdan gelen bilgiye dayanarak doğru ve geçerli bir hukuki sonuca ulaşmaları ise oldukça zordur; çünkü bu tür bilgiler, iyi bir hukuk araştırması yapılmadan ve güvenilir kaynaklar değerlendirilmeden oluşturulmuştur. 

Hatta gelin bir uyuşmazlık çıkaralım ve yapay zeka bu durumu nasıl yönetiyor yakından görelim:

-“Ev sahibiyim, kiracım kira kira bedelini tam yatıyor ama havale ücreti olan 20 tl benden çıkıyor. Ben kiracımı tahliye etmek istiyorum. Bana bununla ilgili dilekçe örneği yaz...”

- “Kiracının kira bedelini tam olarak yatırmasına rağmen havale ücretinin sizden kesilmesi, doğrudan tahliye sebebi oluşturmaz. Ancak kira sözleşmesinde bu tür masrafların kime ait olacağı net belirtilmişse, bu durumu temel alarak ihtar çekebilir ve süre sonunda tahliye süreci başlatabilirsiniz. Aşağıda örnek bir ihtarname ve sonrasında kullanılabilecek bir tahliye taahhüdü taslağı sunuyorum.”

Sonrası içinde yazılan girdiler sonucunda bir sözleşme örneği oluşturarak şu açıklamalarda bulundu:

“Kira bedelinin tamamı yatırıldığı hâlde yalnızca havale ücreti olan küçük bir tutarın (örneğin 20 TL) ev sahibi tarafından karşılanması nedeniyle kiracıya tahliye davası açılması, Türk hukuku bakımından haksız ve kötü niyetli bir dava olarak değerlendirilebilir.”

Chatgpt yukarıda açıkladığı nedenlerle bu olayın ev sahibi açısından doğrudan bir tahliye sebebi oluşturmayacağını ve açılacak olan davanın haksız ve kötü niyetli bir dava olarak değerlendirilebileceğini ifade etti. Konu ile alakalı Yargıtay kararı bulmasını istediğimizde de aşağıdaki cevabı verdi.

-“Yargıtay bu durumu kötü niyetli bir davranış olarak değerlendirebilir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2020/1152 E., 2021/2568 K. sayılı kararında, ihtiyaç nedeniyle tahliye edilen taşınmazın uzun süre boş bırakılması durumunda, tahliye gerekçesinin samimiyetsiz olduğu ve kiracı lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.Ayrıca, Yargıtay kararlarında, ihtiyaç nedeniyle tahliye edilen taşınmazın uzun süre boş bırakılması, tahliye gerekçesinin samimiyetsiz olduğunu gösterebilir ve bu durumda kiracı lehine tazminata hükmedilebilir.Bu kararlar, ev sahibinin gerçek ve samimi bir ihtiyaç olmaksızın tahliye talebinde bulunmasının kötü niyetli sayılabileceğini göstermektedir.

Örnek olarak verilen karar somut olayımızı karşılamamakla birlikte Yargıtay kararlarında kira ödemelerinde banka havale ücretinin kiracı tarafından karşılanması gerektiği de açıkça belirtilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/6-980 E., 2021/1302 K. sayılı kararına göre, kira bedelinin banka havalesi yoluyla ödenmesi halinde havale ücretinin kiracıya ait olduğuna hükmedilerek bu konuda emsal teşkil edecek nitelikte bir karar verilmiştir. Şöyle ki yapılan incelemede, "Takibin konusu, sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğundan ve sözleşmede aksine bir şart konulmadığından kira bedeline ilişkin para borcu alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeridir. Yukarıda da belirtildiği üzere TBK'nın 89. maddesi uyarınca kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla banka hesabına yatırılması ya da konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Kira bedelinin kiraya verenin banka hesabına yatırılması durumunda banka tarafından kesilen havale giderinden kiracı sorumludur. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Bu nedenle mahkemece, takibe konu eksik ödenen kira bedelleri üzerinden itirazın iptali ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekir." gerekçesiyle kira borcunun götürülecek borç niteliğinde olduğu bu nedenle kiracının, kira bedelini kiraya verene ulaştırmakla yükümlü olduğu dolayısıyla banka havale ücretinden de sorumlu olacağı yönünde hüküm kurmuştur.”

Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere ChatGPT, eksik ve hatalı bir cevabı temel alarak dilekçe örneği oluşturmuşken; hukukçular ise, yargı kararları ile uygulamadaki detayları bildikleri için hazırlayacakları belgeleri bu bilgiye dayanarak düzenlerler.Ancak hukuk eğitimi almamış biri, böyle bir içtihadın varlığından haberdar olmayacağı gibi, bu tür kararları araştırıp değerlendirmede de bulunamayacaktır. Kaldı ki burada ele alınan örnek hukuki olarak görece basit sayılabilecek bir örnek olup daha karmaşık, girift ve teknik detaylar içeren uyuşmazlıklarda yapay zekâya güvenerek hareket etmek çok daha büyük hatalara, yanlış yorumlara ve geri dönüşü zor mağduriyetlere yol açacaktır.

Uyarılar dikkate alınmadığı takdirde yapay zekâ modellerinin kullanımının hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, yanıltıcı ya da eksik bilgiye dayalı kararlar nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin ve bu konuda çıkan ters yöndeki haberlerin artması da kaçınılmaz olacaktır. Çünkü hukuk, yalnızca kural ve sistemden ibaret olmayıp; aynı zamanda insanı, niyeti, vicdanı, sosyal kuralları ve somut olayı merkeze alan bir disiplindir. Bu sebeple, bazı teknik konularda destek alınabilir olsa da, insanı doğrudan ilgilendiren, çok boyutlu ve karmaşık hukuki meselelerde yalnızca yapay zekânın sunduğu bilgiye dayanarak hareket etmek son derece risklidir. Çünkü yapay zekâ araçları birer yorumlayıcı değil; verilerden örüntüler çıkaran araçlardır. Hukukun özü ise, her somut olaya, tarafların niyetine, iradelerine, yaşam koşullarına ve toplumsal değer yargılarına göre şekillenir. Bu yönüyle, hukuki süreçlerin salt algoritmalarla yürütülemeyecek kadar karmaşık ve insani olduğu açıktır.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında yapay zekâ araçları, bir avukatın, hâkimin ya da hukuk uzmanının yerini kesinlikle asla alamaz. Bu tür teknolojiler,şu an için bilgi edinme ve yön bulma süreçlerinde destekleyici bir rol üstlenebilir. Hukuki değerlendirme, karar verme ve sorumluluk tamamen insana aittir. Bu nedenle, özellikle hukuki konularda yapay zekâdan elde edilen bilgilerin mutlaka alanında yetkin bir uzmanın görüşüyle teyit edilmesi ve nihai adımların bu doğrultuda atılması büyük önem taşır. Aksi takdirde, hatalı yönlendirmeler ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Üstelik, ChatGPT gibi yapay zekâ sistemlerinin bu tür durumlarda hukuki sorumluluğuna dair henüz kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararı bulunmamaktadır. Bu da yapay zekâya dayalı işlemlerde daha temkinli olunmasını zorunlu kılmaktadır.

Benzer Makaleler