KRİPTO VARLIK HUKUKU
Giriş
Kripto para dünyası ilk başta sadece teknoloji meraklılarının ilgisini çeken bir alan olarak görülüyordu; ancak artık tablo çok farklı. Günümüzde kripto varlık ekosistemi giderek kurumsal bir yapıya bürünüyor. Artık yalnızca kripto para alım-satımı değil, bu varlıkların saklanması ve dijital cüzdan hizmetleri de sistemin bir parçası haline geldi. 2024 yılında yürürlüğe giren değişiklik birlikte bu kavram artık Türk hukukunda da açıkça tanımlanmıştır. Kanuna göre kripto varlık, “dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanılarak elektronik olarak oluşturulup saklanabilen, dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan ve değer veya hak ifade edebilen gayrimaddi varlık olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, sadece Bitcoin veya Ethereum gibi herkesin bildiği dijital paralardan ibaret değildir. Kripto varlık kavramı, değerini örneğin dolar veya altın gibi bir varlıktan alan sabit dijital paraları, yatırım veya ortaklık hakkı sunan dijital menkul kıymetleri, belirli bir hizmete erişim sağlayan uygulama içi dijital ürünleri vehatta dijital ortamda benzersiz bir mülkiyet hakkını temsil eden NFT’leri de kapsar. Kısacası, kripto varlık ifadesi, dijital ortamda oluşturulan ve ekonomik değeri olan tüm gayrimaddi dijital değerleri ifade eder.
Kripto varlıklar; artık alternatif bir yatırım aracı olmaktan çıkıp, kendi kuralları, kurumları ve denetim mekanizmalarıyla başlı başına bir finansal sistem haline geliyor. Bu makalede, Türkiye’deki yeni düzenlemeler ışığında kripto varlık hizmet sağlayıcılarının tabi olduğu hukuki çerçeveyi, MASAK yükümlülüklerini ve uygulamadaki uyuşmazlıkları inceleyeceğiz.
1. Türkiye’de Kripto Varlıkların Hukuki Çerçevesi ve SPK Düzenlemeleri
02 Temmuz 2024 tarihli ve 32590 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7518 sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, Türkiye’de kripto varlık piyasası için bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Bu düzenleme ile, ülkemizde faaliyet gösteren veya göstermeyi planlayan kripto varlık hizmet sağlayıcıları, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimi altına alınmıştır. Bu değişiklikle birlikte, kripto varlıkların alım-satımı, takası, transferi, bu işlemlerle bağlantılı saklama hizmetleri ve kripto varlıkların ya da bu varlıklara ilişkin özel anahtarların saklanması ve yönetimi gibi faaliyetlerin bir veya birkaçını düzenli, ticari veya mesleki olarak icra eden tüm kişi ve kuruluşlar artık SPK mevzuatı kapsamına girmektedir.Dolayısıyla, bu faaliyetleri yürüten gerçek veya tüzel kişiler, Kanun’un 99/A ve 109/A hükümleri uyarınca belirlenen yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu hale gelmiştir. Aksi takdirde, SPK tarafından idari yaptırım ve ceza süreçleri işletilebilecektir.
Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte, halihazırda kripto varlık hizmeti sunan şirketlere önemli bir geçiş yükümlülüğü getirildi. 6362 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 11’in birinci fıkrası şu şekildedir:
“Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kripto varlık hizmet sağlayıcılığı faaliyeti yürütenler, yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde, Kurulca belirlenecek belgelerle Kurula başvuruda bulunarak, Kanunun 35/B ve 35/C maddeleri hükümleri uyarınca çıkarılacak ikincil düzenlemelerde öngörülecek şartları sağlayarak faaliyet izni almak üzere gerekli başvuruları yapacaklarına veya müşteri hak ve menfaatlerini zarara uğratmadan üç ay içerisinde tasfiye kararı alacaklarına ve tasfiye sürecinde yeni müşteri kabul etmeyeceklerine dair bir beyan sunmak zorundadır. Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğü sonrasında faaliyete başlamak isteyenler faaliyetlerine başlamadan önce Kurula başvuruda bulunarak ikincil düzenlemelerde öngörülecek şartları sağlayarak faaliyet izni almak üzere gerekli başvuruları yapacaklarını beyan ederler. Bu fıkra kapsamında Kurula yapılan başvurular Kurul internet sitesinde ilan edilir. Tasfiye olacak kuruluşlar bu durumu internet sitelerinde duyururlar, ayrıca müşterilerine elektronik posta, kısa mesaj, telefon ve benzeri iletişim araçları ile bildirirler.”
Bu hüküm, halihazırda faaliyette bulunan platformlar için ya lisans alınmasını, ya tasfiye olmaları gerektiğini belirtmiştir. prensibini Yani, piyasada aktif olan borsalar, saklama kuruluşları veya benzeri hizmet sağlayıcılar, faaliyetlerini yasal zeminde sürdürmek istiyorlarsa SPK’ya başvurarak faaliyet izni almak veya tasfiye sürecine girmek zorundadır. Tasfiye kararı alan kuruluşlar, bu durumu hem SPK’ya bildirmek hem de kendi internet sitelerinde kamuoyuna duyurmak, ayrıca müşterilerini e-posta, SMS veya telefon gibi iletişim kanallarıyla bilgilendirmekle yükümlüdür.
Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yeni bir kripto varlık hizmeti sunmak isteyen şirketler için de açık bir yükümlülük öngörülmüştür. Buna göre, bu tür kuruluşlar faaliyete başlamadan önce SPK’ya başvurarak, ikincil düzenlemelerde belirlenen şartları sağladıklarını beyan etmek ve faaliyet izni almak zorundadırlar. Bu sistemle birlikte, Türkiye’de artık izinsiz kripto borsası olarak faaliyet yürütmek mümkün olmayacaktır. SPK, yapılan başvuruları resmi internet sitesinde ilan etmektedir.
Bu düzenleme, Türkiye’de uzun süredir tartışılan “kripto varlıkların hangi kurum tarafından denetleneceği” sorusuna net bir yanıt getirmiştir. Artık kripto varlık piyasasının gözetim ve düzenleme yetkisi SPK’ya verilmiştir. Bu çerçevede, kripto varlık hizmet sağlayıcıları için temel hukuki yükümlülükler, artık Türk hukukunda yasal bir dayanak kazanmıştır. Böylece kripto varlık piyasası, tıpkı finansal piyasalarda olduğu gibi lisanslı, izlenebilir ve denetlenebilir bir yapıya kavuşma yolunda önemli bir adım atmıştır.
Kripto varlık piyasasının hızla büyümesi, bu alanda kara para aklama ve terörizmin finansmanının önlenmesi risklerini de beraberinde getirmiştir. Bu nedenle, finansal sistemin bütünlüğünü korumak ve yasa dışı işlemleri önlemek amacıyla, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) kripto varlık hizmet sağlayıcılarını 2021 yılından itibaren “yükümlü” olarak tanımlamıştır. 2024 ve 2025 yıllarında yayımlanan güncel rehberlerle birlikte bu yükümlülükler kapsamlı biçimde genişletilmiş ve sıkılaştırılmıştır. MASAK tarafından yayımlanan “Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcılar Rehberi”, bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yükümlü olduğunu açıkça belirtmektedir. Buna göre, kripto borsaları, saklama hizmeti sunan kuruluşlar veya cüzdan sağlayıcıları gibi tüm hizmet türleri, artık bankalar, finansman şirketleri ve ödeme kuruluşlarıyla aynı denetim rejimine tabidir.
Bu statüyle birlikte kripto hizmet sağlayıcıları, MASAK’ın öngördüğü temel yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. bu yükümlülükler; müşteri tanıma prosedürlerinin uygulanması, şüpheli işlem bildirimi yapılması, eğitim ve iç denetim mekanizmalarının oluşturulması, risk temelli yaklaşım çerçevesinde işlem takibi yapılması ve kimlik tespiti ve işlem kayıtlarının en az 8 yıl süreyle saklanmasıdır. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, ilgili kuruluşlar hakkında idari para cezası ve hatta faaliyet durdurma yaptırımı uygulanabilmektedir. Kısacası, MASAK mevzuatına uyum, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda sektörde güvenilirliğin temel göstergesi haline gelmiştir.
Kripto varlıklar, hem hukuki tanım bakımından hem de teknik altyapıları nedeniyle geleneksel hukuk sistemleri açısından pek çok yeni uyuşmazlık türü doğurmuştur. Özellikle son yıllarda, kripto borsalarının çökmesi, kullanıcı hesaplarının ele geçirilmesi, yatırılan varlıkların çekilememesi veya hatalı transfer işlemleri gibi nedenlerle Türk mahkemelerinde açılan davalarda ciddi artış yaşanmaktadır. Bu uyuşmazlıkların çözümünde en çok tartışılan konular; kripto varlıkların hukuki niteliği, görevli mahkemenin belirlenmesi, delil olarak hangi kayıtların kullanılabileceği ve olası ceza sorumluluklarıdır.
Türk mevzuatında kripto varlıkların “para”, “elektronik para” veya “menkul kıymet” olarak sınıflandırıldığına dair açık bir tanım bulunmamaktadır. Ancak SPK’nın düzenleme alanına dahil edilmesiyle birlikte, belirli türdeki kripto varlıkların artık “sermaye piyasası aracı” olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bununla birlikte, genel anlamda kripto varlıklar malvarlığı değeri olarak kabul edilmektedir. Kripto varlık uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin belirlenmesi, uyuşmazlığın taraflarına ve niteliğine göre değişebilir;
Taraflardan biri tüketici sıfatına sahipse, uyuşmazlık Tüketici Mahkemelerinde,
Taraflar arasında ticari ilişki mevcutsa veya uyuşmazlık profesyonel faaliyetle ilgiliyse Asliye Ticaret Mahkemelerinde,
Ceza hukuku boyutu olan olaylarda ise Asliye Ceza veya Ağır Ceza Mahkemelerinde görülebilir.
Ancak uygulamada, birçok kripto borsasının Türkiye dışında kurulmuş olması nedeniyle yetki ve tebligat sorunları yaşanmaktadır. Kripto varlık işlemleri tamamen dijital ortamda gerçekleştiği için, bu davalarda teknik delillerin önemi büyüktür. Bu deliller arasında; borsa işlem kayıtları, transfer kayıtları, ip adresleri ve cihaz logları ile e-posta veya sms bildirimleri yer alabilir.
Bu kayıtlar, uyuşmazlığın niteliğine göre bilirkişi incelemesi kapsamında değerlendirilir. Özellikle, blockchain üzerindeki transferlerin geri döndürülemez yapısı nedeniyle, yapılan hatalı transferlerin “kurtarılması” çoğu zaman teknik olarak mümkün değildir. Bu nedenle delillerin erken toplanması ve ihtiyati tedbir taleplerinin zamanında yapılması büyük önem taşır. Kripto varlıklar aynı zamanda ceza hukuku açısından da yeni tartışmalar yaratmaktadır. Özellikle nitelikli dolandırıcılık, bilişim sistemine girme, emanete konu veriyi kötüye kullanma ve izinsiz ödeme hizmeti yürütme gibi suç tipleriyle bağlantı kurulabilir.
Bu tür uyuşmazlıkların büyük bir kısmında kullanıcılar, borç ilişkisinin ihlali, haksız fiil, veya emanete konu varlığın iadesi talepleriyle dava açmaktadır. SPK düzenlemeleri yürürlüğe girdikten sonra ise, izinsiz faaliyet gösteren platformlar hakkında soruşturmalar ve suç duyuruları da artış göstermiştir. SPK, ihlal bildirimi ile veya resen aksiyon alarak gerekli suç duyurularını kendisi de yapmaktadır.
Sonuç
Kripto varlık piyasası, artık yalnızca bireysel yatırımcıların değil, devlet otoritelerinin ve büyük finansal kuruluşların da doğrudan ilgilendiği bir alan haline gelmiştir. Bu hızlı dönüşüm, hukukun da kendini yeniden tanımlamasını zorunlu kılmıştır. Türkiye’de 2024 yılında yürürlüğe giren değişiklikler ile; hizmet sağlayıcılarını düzenleme ve denetleme yetkisine sahip hale gelmiş; böylece uzun süredir tartışılan “kripto varlıkların yasal zemini” sorusuna nihayet somut bir yanıt verilmiştir.
SPK’nın getirdiği lisanslama ve izin sistemiyle birlikte, artık Türkiye’de kripto borsaları ve saklama hizmeti veren kuruluşlar belirli standartlara uymakla yükümlüdür. Bu durum, hem piyasadaki güven sorununu azaltmakta, hem de kullanıcı varlıklarının korunmasına yönelik kurumsal bir güvence yaratmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’de kripto varlık piyasası artık “mevzuatsız bir alan” olmaktan çıkmış, SPK – MASAK – Yargı üçgeninde kurumsallaşan bir yapıya kavuşmuştur. Önümüzdeki dönemde, ikincil düzenlemelerin tamamlanmasıyla birlikte faaliyet izinleri, sermaye yeterliliği, müşteri varlıklarının korunması ve uluslararası uyum konularında daha net bir hukuki çerçeve oluşacaktır.
Bu süreç, yalnızca yatırımcıların korunması açısından değil; aynı zamanda Türkiye’nin kripto ekonomisinde güvenilir bir merkez ülke haline gelmesi bakımından da kritik öneme sahiptir.
Av. Mehmet Emre Darıcı