YAPAY ZEKA VE TELİF HAKLAR
Yapay zeka; makinelerin, insan tarafından meydana getirilen bilişsel faaliyetlerin tümünü insandan çok daha başarılı bir biçimde yapması uğraşını konu alan interdisipliner niteliğe haiz bir bilim dalı olarak tanımlanabilir.
Yapay zeka, günümüzün en hızlı gelişen teknolojilerinden biridir ve bir dizi endüstriyi derinden etkilemektedir. Yapay zeka veri analizi, öğrenme ve problem çözme konularında çığır açan gelişmeler sağlamıştır. Bu teknolojinin yaratıcı bir potansiyele sahip olması, aynı zamanda telif hakları gibi hukuki konuları da beraberinde getirmiştir.
Yapay zeka, algoritmalar ve öğrenme modelleri aracılığıyla karmaşık görevleri yerine getirebilen bir teknolojidir. Ancak, bu sistemlerin yaratıcı işler üretme yeteneği, geleneksel telif hakları kavramını sarsmıştır. Örneğin, bir yapay zeka modelinin beste yapma veya resim oluşturma yeteneği, bu eserlerin telif hakları sahibini kimin olacağı sorusunu gündeme getirmiştir.
Geleneksel telif hakları, insan yaratıcılığına dayanır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca Telif hakkı, herhangi bir düşünsel ürününün kullanılması ve yayılması, çoğaltılması ile ilgili hakların, yasalarla belirli kişilere verilmesidir. Telif haklarıyla birlikte eser sahibinin meydana getirmiş olduğu eser üzerindeki şahsi hakları da koruma alanı bulmaktadır. Telif hakları eseri meydana getiren eser sahibi yaşadığı müddetçe geçerli olmaktadır.
Buna karşın, yapay zeka tarafından üretilen fikri ürünlerin hukuki akıbetine ilişkin olarak Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda herhangi bir düzenleme yoktur. Kanun bu türden fikri ürünlerin FSEK m.1/B/a ‘daki şartları taşıdığı takdirde eser olarak kabul edileceğini söylememekle birlikte aksine bir düzenleme de içermemektedir. Örneğin, bir yapay zeka algoritması tarafından oluşturulan bir müzik parçası veya bir resim, telif haklarına sahip olacak mıdır? Bu soru, yaratıcılığın doğrudan insan kaynaklı olma gerekliliği ile ilgili temel bir sorunu ortaya koymaktadır.
Telif hakkı sahibinin kim olduğu hususunda mevcut hukuk kuralları kapsamında eser sahibin “gerçek kişi” olarak kabul görmesi nedeniyle yapay zeka tarafından ortaya çıkarılan ürünlerin hak sahibinin yapay zekanın yaratıcısı, kullanıcısı, kendisi ya da kamu eser sahipliği olması gibi farklı alternatif görüşler bulunmaktadır. Ancak doktrinde ağırlık görüş mevzuatta açıkça bir düzenleme olmadan eser niteliğinin kabul edilemeyeceği, bu sebeple mevcut yasaların Yapay zeka tarafından üretilen eserlere ilişkin sorunları ele almak ve adaletli bir çözüm bulmak için yenilenmesi ve güncellenmesi gerektiği yönündedir.
Buna karşın yapay zeka tarafından üretilen ürünlerin açıkça eser niteliği taşımadığı kabul eden hukuk politikaları da dünyada mevcuttur. Örneğin Amerikan Telif Hakları Ofisi Uygulamaları tarafından ancak bir insan tarafından meydana getirilen orijinal fikir ürünlerinin eser olarak tescil edileceği açıkça belirtilmiştir. Günümüzde, bazı ülkelerde bu konuda net kurallar bulunsa da, uluslararası alanda bir standart oluşturmak oldukça zordur. Yapay zeka tarafından üretilen içeriklerin telif hakları, kimin yaratıcı olduğunu belirleme konusunda yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada hukuki bir belirsizliği içermektedir.
Telif hakları, eserlerin yaratıcısına belirli bir süre boyunca mülkiyet hakkı sağlar. Ancak, bir algoritma tarafından üretilen eserlerde, bu eserlerin kimin mülkiyetinde olduğu ve dolayısıyla kimin telif haklarına sahip olduğu belirsizlik yaratır. Bu durum, telif haklarının koruma süresi boyunca ortaya çıkabilecek sorunlara yol açabilir.
Yapay zeka tarafından işlenen verilerin telif haklarına tabi olup olmadığı, bu verilerin kimin mülkiyetinde olduğu ve nasıl kullanıldığı gibi konular, telif hakları yasalarının adapte edilmesi gereken alanlardır. Yapay zeka tarafından üretilen içeriklerin mülkiyet hakları ve bu içeriklerin ticari kullanımı gibi konularda açık ve kapsamlı bir düzenleme ihtiyacı bulunmaktadır. Yapay zeka ve telif hakları arasındaki ilişki, teknolojinin ve yasaların evrimiyle birlikte sürekli olarak değişecektir. Ancak, bu değişimlerin adil, şeffaf ve sürdürülebilir olması için hukuki çerçevelerin yeniden çizilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır.
Stj. Av. Aleyna Nur ACIR