YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA E-TİCARET HUKUKU

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA E-TİCARET HUKUKU KONUSUNDA KISA BİR DEĞERLENDİRME

  1. Giriş

Pandemi dönemiyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de e-ticaret kullanımı hızla artmış ve klasik satış yöntemlerinin yerini almaya başlamıştır. Bu değişimin altında yatan sebep, e-ticaret yönteminin klasik yöntemlere göre daha pratik olmasından kaynaklanmıştır. E-ticaret yönteminin yaygınlaşmasıyla birlikte bu hukuk alanının yasal metinlerle  düzenlenmesi ihtiyacını doğmuştur.

Bu makalemizde sizlere Türk hukukunda e-ticaret düzenlemelerinden ve Yargıtay’ın emsal nitelikteki kararlarından bahsedeceğiz.

  1. E-Ticaret Hukukuna İlişkin Kısa Bilgilendirme

Konuyu Yargıtay kararları bağlamında irdelemeden önce ilk olarak kanuni düzenlemelere ilişkin kısa bir bilgilendirme yapılması daha doğru olacaktır. İnternet teknolojilerinin tüm dünyada ve aynı zamanda Türkiye’de de çok geç bir tarihte bugünkü halini alması, e-ticaret hukukuna ilişkin düzenlemelerin de çok yeni olmasına sebep olmuştur. Buna paralel olarak e-ticaret satış yöntemi de esasen pandemi dönemi sonrasında yaygınlaşmıştır. Dolayısıyla e-ticaret hukukunun tüm dünyada ve doğal olarak Türkiye’de de hâlâ gelişmekte olduğunu ve tam olgunluk düzeyine henüz ulaşmadığını söyleyebiliriz. 

E-ticaret hukukunu düzenleyen ilk bütünsel kod, Türk mevzuatına 2014 yılında Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile girmiştir. Kanunun “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1.maddesinde kanunun amacı “elektronik ticarete ilişkin esas ve usulleri düzenlemek”  olarak belirtilmiştir. Yine bu kanuna dayanılarak çıkarılan Elektronik Ticaret Aracı Sağlayıcı ve Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik de e-ticaret hukukuna ilişkin önemli kurallar içermektedir. 

Kanun, elektronik ticarete ilişkin yükümlülüklerin yanı sıra cezai yaptırımları da içermektedir. Öyle ki Kanunun “Cezai Hükümler” başlıklı 12.maddesinde yükümlülüklere aykırı davranılması durumunda karşı karşıya kalınacak cezalar detaylı şekilde gösterilmiştir. 

Biz de bu makalenin devamında Yargıtay uygulamasında Kanunda yer verilen yükümlülükler ve cezai yaptırımların nasıl yer aldığı konusunda emsal içtihatlar da kullanarak açıklamalarda bulunacağız.

  1. Bilgi Verme Yükümlülüğü

Kanunun “Bilgi Verme Yükümlülüğü” başlıklı 3.maddesinde ;

        MADDE 3 – (1) Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce;

a) Alıcıların kolayca ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak tanıtıcı bilgilerini,

b) Sözleşmenin kurulabilmesi için izlenecek teknik adımlara ilişkin bilgileri,

c) Sözleşme metninin sözleşmenin kurulmasından sonra, hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı ile bu sözleşmeye alıcının daha sonra erişiminin mümkün olup olmayacağı ve bu erişimin ne kadar süreyle sağlanacağına ilişkin bilgileri,

ç) Veri girişindeki hataların açık ve anlaşılır bir şekilde belirlenmesine ve düzeltilmesine ilişkin teknik araçlara ilişkin bilgileri,

d) Uygulanan gizlilik kuralları ve varsa alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına ilişkin bilgileri, sunar.”

düzenlemesi yer almaktadır. İşbu emredici hüküm uyarınca hizmet sağlayıcı, maddede bent bent sıralanan bilgileri sözleşmenin kurulmasından önce sözleşmenin diğer tarafına yani alıcıya göstermek zorundadır. Maddenin gerekçesinde bu yükümlülüğün sebebi şu şekilde açıklanmıştır:

“Birinci fıkra uyarınca, sözleşmenin kurulması için gerekli adımların mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekir. Bunlar, alıcıya hizmet sağlayıcı tarafından sunulmalıdır. Böylece hangi adımların takip edileceği alıcı tarafından önceden bilinebilecektir. Yine, sözleşme metninin hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı da açıkça belirtilmelidir. Bu, başlangıçta var olan bilgilendirme yükümlülüğünün gereğidir. Buna göre, alıcı daha sözleşme ilişkisine girmeden önce sözleşmenin cereyan edeceği süreci önceden bilecek ve sözleşme ilişkisine girip girmeyeceği konusunda iradesini ne şekilde oluşturacağına karar verecektir.”

Kanuna dayanılarak çıkarılan Yönetmeliğin 5.ve 6.maddelerinde de elektronik ticaret aracı ve hizmet sağlayıcılarının bilgi verme yükümlülüğünün kapsamı detaylı şekilde açıklanmıştır. Yargıtay 19.HD. 2017/5834E. 2018/12148K. 14.12.2018 Tarihli kararında “Sözü edilen yönetmeliğin 6. maddesinin 3. fıkrasında "Aracı hizmet sağlayıcı, hizmet sağlayıcının elektronik ticaret faaliyetine başlamasından önce 5 ... maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar." düzenlemesine yer verilmiş; yönetmeliğin atıf yapılan 5. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile de, elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzel kişi hizmet sağlayıcılarının tacir veya esnaf olup olmamalarına göre, kendilerine ait bir takım bilgileri tahsis edilen alanlarda eksiksiz olarak bulundurma zorunluluğu getirilmiştir.” Denilerek ilgili hükümlerin emredici ve uyulmasının mecburi olduğu Yargıtay tarafından da açıkça karara bağlanmıştır. 

Kanun hükmü, gerekçe ve emsal içtihat birlikte değerlendirildiğinde, e-ticaret yönteminde alıcının klasik satış yöntemindeki parayı ver- ürünü al sisteminden farklı olarak platform üzerinde kişisel veri girişinde bulunmasının olumsuz  sonuçları engellenmeye çalışılmıştır. Nitekim satıcı; sözleşmenin kurulmasından önce hükümde belirtilen bilgileri alıcıya sunarak alıcının neyle karşı karşıya kalacağı konusunda alıcıyı bilgilendirmekle yükümlüdür. Kanunun ve Yargıtay uygulamasının genel ruhunun da tüketicinin korunması ilkesi olduğu nazara alındığında, kanun hükmünün amaca uygun bir düzenleme olduğu söylenebilir.

  1. Elektronik Ticaret Yönteminde Sipariş

Elektronik ticaret yöntemiyle yapılan satışlarda alıcılar, satın almak istedikleri ürünleri fiziken görmemekte ve satın aldıkları ürünlerin bedelini de çoğu zaman kredi kartıyla sanal POS aracılığyla uzaktan ödemektedirler. Bu şekilde yapılan alışverişlerde pek çok risk faktörü mevcuttur. Örneğin alıcıdan ödenmesi gereken miktardan daha fazla ücret alınabilir veya ödeme yapıldıktan sonra sipariş alıcıya gönderilmek üzere hazırlanmayabilir. Tüm bu risk faktörleri satıcı tarafından art niyetli şekilde yapılabileceği gibi sırf teknik sorunlardan da kaynaklanabilir. Kanun, alıcıyı korumak amacıyla bu tür risklerin önüne geçmek adına “Sipariş” başlıklı 4. Maddesinde birtakım önlemler öngörmüştür. 

MADDE 4 – (1) Elektronik iletişim araçlarıyla verilen siparişlerde aşağıdaki esaslar geçerlidir:

a) Hizmet sağlayıcı, siparişin onaylanması aşamasında ve ödeme bilgilerinin girilmesinden önce, ödeyeceği toplam bedel de dâhil olmak üzere, sözleşmenin şartlarının alıcı tarafından açıkça görülmesini sağlar.

b) Hizmet sağlayıcı, alıcının siparişini aldığını gecikmeksizin elektronik iletişim araçlarıyla teyit eder.

c) Sipariş ve siparişin alındığının teyidi, tarafların söz konusu beyanlara erişiminin mümkün olduğu anda gerçekleşmiş sayılır.

Maddenin 1/a bendinde esasen, satıcı tarafından vaat edilen ve alıcı tarafından öngörülen bedelden fazla bir miktarın alıcıdan alınmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Nitekim hükümde hizmet sağlayıcı tarafından, alıcının ödeme bilgileri girmesinden önce ödenecek toplam bedelin ve sözleşme şartlarının açıkça gösterilmesi bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde ise bu zorunluluk şu şekilde ifade edilmiştir:

“Birinci fıkra uyarınca alıcının siparişini elektronik araçlarla vermesi hâlinde, siparişin verilmesinden önce ve ödemeye ilişkin bilgilerden önce alıcının ödeyeceği toplam bedeli bilmesi gerekir. Sadece toplam ödenecek bedelin bilinmesi de kâfi olmayıp, sözleşmenin diğer şartlarını da görebilmeli ve yeniden inceleyebilmelidir. Bu hâlde alıcı, bir kez daha verdiği siparişin niteliği ile imza attığı sözleşmenin içeriğini tam olarak kavrayabilecektir.”

Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi hükmün amacı, alıcıyı sözleşme şartlarına uygun olarak verdiği siparişi gerçekten verip vermek istemediği konusunda bir kez daha düşünmeye sevk etmektir. Kanun sistematik olarak incelendiğinde “Bilgi Verme Yükümlülüğü” başlığı altında detaylı olarak açıkladığımız yükümlülüklerin de yerine getirilmiş olması durumunda alıcının satın alma iradesinin ciddi olup olmadığı tartışılabilecektir. Kısacası Kanunun 3.maddesi ile 4.maddesi birlikte ve eksiksiz olarak uygulanmalı; alıcı da sözleşmeye ilişkin tüm bilgilere sahip olmuş vaziyette karar vermelidir.

Hükmün 1/b bendinin gerekçesi ise şu şekilde açıklanmıştır:

“Siparişin verilmesinden sonra ise alıcıya siparişin alındığına ilişkin bir teyidin gönderilmesi gerekir. Böylece alıcı, yaptığı sözleşmenin geçerli olduğunu ve karşı taraftan da ciddi bir iradenin oluştuğunu anlamalıdır.” 

İşbu gerekçeden anlaşılması gereken hükmün var olma sebebinin, alıcı açısından sözleşmenin ciddi olarak kurulup kurulmadığı şüphelerinin yok olmasını sağlamaktır. Bunun için hüküm, hizmet sağlayıcıya alıcı tarafından sipariş verildikten sonra siparişin verildiğine yani kendisinin bundan haberdar olduğuna ilişkin bir geri bildirimde bulunma yükümlülüğü getirmiştir.

  1. Aracı Hizmet Sağlayıcıların Yükümlülükleri

Aracı hizmet sağlayıcı, Kanunun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinin d bendinde “Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişiler” olarak tanımlanmıştır. Aracı hizmet sağlayıcılarının satıcılarla alıcıları buluşturan internet platformları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu platformların satıcı konumunda olmadıklarını önemle belirtmek isteriz. İşte bu hizmet sağlayıcılarının yükümlülükleri ise Kanunun 9.maddesinde şu şekilde gösterilmiştir:

MADDE 9 – (1) Aracı hizmet sağlayıcılar, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.

Aracı hizmet sağlayıcısı tarafından işletilen e-ticaret platformları üzerinden alışveriş yapan alıcılar, maruz kaldıkları zararlar karşısında doğrudan aracı hizmet sağlayıcısının sorumlu olduğuna kanaat getirerek zararından aracı hizmet sağlayıcısını sorumlu tutmaktadır. Ne var ki hüküm, açık şekilde aracı hizmet sağlayıcısının sorumluluğunu hafifletmekte ve çoğu zaman sağlayıcının değil, satıcının sorumlu olduğu sonucuna varmaktadır. Alıcılarla satıcıları buluşturan bu platformlarda pek çok satıcının satış yapması göz önünde alındığında platformun her bir satıcının ürünlerinin içeriğini kontrol etmesi beklenemez ve beklenmesi de hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurur. Bu açıdan bakıldığında hükmün, yerinde bir düzenleme olduğu açıkça söylenebilir.

Nitekim Yargıtay 3.HD. 2021/4000E. 2021/11403K. 15.11.2021 Tarihli kararında da özetle “6.08.2015 tarihli Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmeliğin “Aracı hizmet sağlayıcının yükümlülükleri” üst başlıklı 6. maddesinde …(4) Aracı hizmet sağlayıcı, hizmet sunduğu elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içeriği kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.” şeklinde düzenlenme yer almaktadır.

Somut olayda, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde internet ağı üzerinden elektronik ticarete imkan sağlayan davacı şirketin aracı hizmet sağlayıcısı konumunda olduğu ve taraflar arasında mesafeli satış sözleşmesi ön bilgilendirme formuna göre satıcı tarafın "... Pastanesi" olduğu, bu durumda davacı aracı hizmet sağlayıcının hizmet sunduğu elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içeriği kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; 6563 sayılı Kanun’un 9. maddesi ve yine Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesine göre aracı hizmet sağlayıcı olan davacının malın ayıplı olmasından kaynaklı sorumluluğunun bulunmadığı gözetilerek davanın kabulüne dair hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine, karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.” şeklinde karar vererek satılan ile alakalı zararlardan aracı hizmet sağlayıcısının değil, mesafeli satış sözleşmesinde satıcı konumunda olan kişinin sorumlu olduğu sonucuna varmıştır. Karar ile birlikte daha önce özellikle Tüketici Hakem Heyetleri nezdindeki farklı uygulamalara nokta koyulmuş ve aracı hizmet sağlayıcısının platform üzerinde satışa sunulan ürünlerin içerikleri konusunda sorumlu olmadığı Yüksek Mahkeme tarafından da hüküm altına alınmıştır.

  1. Ticari Elektronik İletiler

Firmalar tarafından bireylerin kişisel telefonlarına sürekli olarak ticari iletiler gönderilmesi uzun bir süre boyunca haklı olarak çok fazla şikayete maruz kaldı. Öyle ki kanunkoyucu, ticari iletiler hakkında düzenleme yapmak ihtiyacı hissetti. Nitekim ELEKTRONİK TİCARETİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN 6.maddesinde ticari iletilere ilişkin şartlara yer verildi. 

Ticari elektronik ileti gönderme şartı

MADDE 6 – (1) Ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebilir. Bu onay, yazılı olarak veya her türlü elektronik iletişim araçlarıyla alınabilir. Kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla alıcının iletişim bilgilerini vermesi hâlinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için ayrıca onay alınmaz.

Bu hükümle birlikte geçmiş dönemde sürekli yaşanan, herhangi bir onay alınmaksızın kişilerin bireysel telefon numaralarına ticari ileti gönderme faaliyeti de son bulmuş oldu. Kişilerin özel hayatlarındaki en doğal hakkı olan rahatsız edilmeme hakkını zedeleyen ticari iletiler için önemle belirtmek gerekir ki hüküm, ticari iletileri yasaklamamış yalnızca onay alınması şartına tabi tutmuştur.

Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3.HD. 2024/8E. 2024/353K. Sayılı ilamında “İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir… 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun 6. Maddesi uyarınca elektronik ticari iletilerin alıcılara gönderilmesi için önceden onay alınması gerektiğinin düzenlendiğini, başka bir deyişle bu düzenleme ile ticari ileti gönderilmesinin yasaklanmadığını, yalnızca onay mekanizmasına tabi tutulduğunu… beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir… KARAR: … 2-Yukarıda hükümleri aktarılan Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmeliklerin yürürlük tarihi itibariyle tacirlerin özel kişilere SMS veya e-mail gönderimi tamamen yasaklanmamış olup alıcının onayına bağlanmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-Davanın KABULÜNE,…” şeklinde karar verilmiştir.

İşbu kanuna dayanılarak çıkarılmış olan TİCARİ İLETİŞİM VE TİCARİ ELEKTRONİK İLETİLER HAKKINDA YÖNETMELİK’te ticari elektronik iletilerin tabi olduğu kurallar detaylı şekilde düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 5.maddesinde “Hizmet sağlayıcının, mal ve hizmetlerini tanıtmak, pazarlamak, işletmesini tanıtmak ya da kutlama ve temenni gibi içeriklerle tanınırlığını artırmak amacıyla alıcıların elektronik iletişim adreslerine gönderdiği ticari elektronik iletiler için kendisi tarafından  (Ek ibare:RG-4/1/2020-30998)(3) ya da İYS üzerinden önceden onay alınır.” Şeklinde düzenlenen hükümle birlikte kanunda aranan onay zorunluluğu tekrar edilmiştir. 

  1. Sonuç

E-ticaretin son yıllarda oldukça yaygınlaşmasıyla birlikte bu konuda Türkiye de düzenlemeler yapmıştır. Makalemizde detaylı şekilde açıkladığımız üzere bu düzenlemelerde asıl amaç, alıcıların menfaatlerini korumaktır. Nitekim hukukun genel ilkelerinden olan “Zayıf Olanın Korunması İlkesi” de bunu gerektirmektedir. 

Ancak alıcının menfaati korunurken aracı hizmet sağlayıcısına karşı da hakkaniyete aykırı yükümlülükler yüklenmemelidir. Kanun da bu noktayı göz önüne alarak gerekli düzenlemeleri yapmıştır.

Her geçen gün hızlanan, bireyselliğin ön plana çıktığı ve bir gün klasik satış yöntemlerinin belki de tamamen terk edileceği modern dünyamızda, e-ticaret hukukuna ilişkin yeni yasal düzenlemelere ihtiyacımızın artacağı açıktır. Bugün hâlen gelişmekte ve öğrenilmekte olan e-ticaret hukukuna ilişkin Türk mevzuatındaki düzenlemelerden öne çıkanları, kanunkoyucunun bu düzenlemeleri yapmaktaki niyetini ve Yargıtay uygulamasını kısaca anlatmaya çalıştık. İyi okumalar. 

Stj. Av. Utku Mehmet YETİŞ

Benzer Makaleler